Denizlerimize Ait Hava Tahmin Raporu
22 Kasım 2016“Mary Celeste” Hayalet geminin gizemi;
23 Kasım 2016Batılı ülkelerin sömürgeleştirme çabalarına direnen Osmanlı Devleti ile Japon İmparatorluğu 19.yyın sonlarına doğru ikili ilişkiler kurma yoluna gitti.İkili ilişkileri geliştirme yolundaki en kapsamlı adım Japon Prensi Komatsu Akihito’nun İstanbul’u ziyareti ile gerçekleşti. Japon İmparatorunun dostluk mesajını Padişah II.Abdülhamit’e ileten Komatsu ve heyeti padişah tarafından büyük bir misafirperverlik ile karşılandı. İstanbul’da bulundukları sürece Dolmabahçe Sarayında ağırlanan Komatsu ve heyeti II.Abdulhamit tarafından madalya ve nişanlar ile taltif edildi.
Japon heyetinin İstanbul’da gördükleri misafirperverlik ve padişah tarafından nişanlarla onurlandırılmaları üzerine Japon İmparatoru Meici II.Abdülhamit’e teşekkür mektubu gönderdi. Bir yıl kadar sonra Japonya hükümeti, Padişaha Japonya’nın en büyük nişanı “Büyük Krizantem Nişanı”nın verilmesinin düşünüldüğünü ve buna karşılık da Osmanlı Devleti’nden Japon imparatoruna uygun bir nişanın verilmesinin mümkün olup olmadığı sordu. Osmanlı hükümeti de cevaben aynı derecede bir nişanın Japon İmparatoruna takdim edileceğini bildirdi.
1889 yılında İstanbul’dan Japonya’ya doğru yola çıkan Ertuğrul Fırkateyni’nin ve padişahın özel elçisi Osman Paşa’nın görevi işte bu nişanın götürülmesiydi. Bununla beraber nişanın götürülmesi vesilesi ile dış politikada önemli bir adım atılmış olacaktı. Avrupa devletlerine karşı denge politikası izleyen Osmanlı devleti Halifeliği öne çıkararak Müslümanlar arasındaki birlik-beraberliği artırmayı hedefliyordu. Arap topraklarından Uzakdoğu’ya uzanan müslüman coğrafyada Hilafet makamının güçlendirilmesi Osmanlı devletini dış politik baskılardan -özellikle İngiltere- kurtarabilirdi.
Ertuğrul Fırkateyninin güzergahı
Rusya’nın İstanbul büyükelçisi Nelidov, kendi Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği 25 Temmuz 1889 tarihli raporunda bu gezinin amacını doğru bir şekilde şöyle özetliyordu: “… Bu kere gönderilecek olan Ertuğrul Firkateyni’nin asıl amacı, Kızıldeniz ve Arabistan sularında Osmanlı bayrağının dalgalandırılması, bir de çok sayıda Müslümanın bulunduğu Hindistan’da sultan’ın emeli olan gösterilerin yapılmasıdır… Ertuğrul Firkateyni, yerli Müslümanların manevî güçlerini ve sultana olan bağlılıklarını arttırmak için, bazı Hindistan limanlarına uğrayacaktır. İngilizler ise, onların sultana olan manevî itaatlerini kırmak için hiç durmadan çalışmaktadırlar.”
Ertuğrul Fırkateyni
Bu amaçla İstanbul’dan yola çıkan Ertuğrul Fırkateyni 11 ay sonra 7 Haziran 1890’da Yokohama Limanı’na ulaştı. Japon İmparatoru tarafından görkemli bir törenle karşılanan Osmanlı heyeti İmparator Meici’ye Padişah II.Abdülhamit’in dostluk mesajlarını ve hediyelerini iletti. 50 kişilik bandosuyla konserler verip 3 ay boyunca Japonya’da kalan Ertuğrul Fırkateyni 15 Eylül 1890 tarihinde dönüş için yola çıktı. Ancak bir gün sonra Kushimoto açıklarında fırtınaya yakalanıp kayalara çarparak parçanladı. Gemideki 540 kişilik mürettebattan sadece 69 kişi yaralı olarak sahile ulaşabildi, geri kalan mürettebat şehit oldu. Sabahın ilk ışıkları ile 60 haneli Oshima Köylüleri yaralıları ve şehitleri denizden çıkarmak büyük gayret gösterdiler. Ertuğrul Fırkateyni şehitleri, Oshima Köylüleri tarafından yine Oshima Adası’na defnedildi. Ardından 21 Eylül 1890 ve Şubat 1891 tarihlerinde buraya şehit anıtı dikildi.
Kazadan yaralı olarak kurtulanlar Japon İmparatorunun özel ilgilisi ile tedavi edildiler. İyileşen 69 kişi Kongo ve Hiyei adlı iki Japon gemisi ile 10 Ekim 1890’da Japonya’dan hareket etti. 2 Ocak 1891 tarihinde İstanbul’a varan gemiler Dolmabahçe önlerine demir attılar. Binlerce İstanbullunun sevgi gösterileri ile karşılandılar. Gemi komutanları padişah tarafından kabul edildi ve Mecidiye nişanıyla taltif edildiler.
Ertuğrul Fırkateyni görevini tamamlamıştı. Japonya ziyareti yolunda Hint ve Pasifik okyanuslarında Osmanlı bayrağını dalgalandıran Ertuğrul Fırkateyni uğradığı Bombay,Kolombo,Singapur ve Honkong gibi şehirlerde halkın yoğun ilgisi ile karşılandı. Yolculuk Arap bölgelerinden Uzakdoğu’ya kadar Müslümanların halifeye sadakatini göstermişti. Kazada şehit olanların yakınlarına başta Osmanlı dahilinde olmak üzere diğer ülkelerdeki Müslümanların yardım için seferber olması Müslümanların bir ve beraber olabildiğini gösteren kanıt oldu.
Ertuğrul Fırkateyni’nin dönüş yolunda batması Osmanlı Japon ilişkilerinde derin duygusal bir bağın ortaya çıkmasına da sebep oldu. Japon halkı yaşanan bu faciayı unutmadı. Ertuğrul Fırkateyni üzerine şiirler yazdılar bunları bestelediler ve nesilden nesile bu hikayeyi aktardılar. Bunlardan biri de 1970’li yıllarda Japonya’dan bir grup senatörün İstanbul’u ziyareti sırasında, gruba dahil Kumano bölgesi senatörünün Ertuğrul anısına bestelenen ve çocukluğundan beri bildiği bir şarkının beste ve güftesinin orijinalini, Japonya’nın İstanbul Başkonsolosluğu’na vermesi ile ortaya çıktı. Başkonsolosluk şarkının sözlerini Türkçeye çevirterek, orijinalleriyle beraber Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstanbul Deniz Müzesi Komutanlığı’na armağan etti.
Japon denizlerinde Batan Türk Savaş Gemisi Ertuğrul’un hatırasına yazılan şarkının sözleri
Güneş hüzünle battı.
Uzakta bir yıldız parlıyor,
Deniz çok azgın.
Beyaz anıtın gölgesi karanlığa düşüyor.
Sonsuz teesürle dua ediyoruz,
Ruhların huzuru için,
O cesur gemicilere ve şanlı Ertuğrul’a.
O çılgın fırtınada…
Kaybolan savaş gemisini yutan dalgalar
O geceki gibi yüksek.
Ne acı, biz artık gemiyi göremiyoruz.
Kumano bölgesinde Kaşino sahillerinde,
Facianın balıkçılar yerini gösterirler.
Ve o gecenin korkunç amansız
Fırtınasını hep anlatırlar.
Acısını kalbimizde duyacağız her zaman
Seneler geçse bile.
Ertuğrul’u biz asla unutmayacağız,
Çocuklarımıza da her an anlatacağız.
Kaynaklar: F.Şayan Ulusan Şahin; Türk Japon ilişkileri,